Sanat denen şey...











"Vav" ile ilgili meşhur bir hikâye de anlatılır: Osmanlı Devleti’nin en büyük hat sanatı ustalarından biri Hafız Osman’dır. Hafız Osman, emekli olduktan sonra kafa dinlemek için o devrin en sakin semtlerinden biri olan Üsküdar’a yerleşir.
Fırtınalı bir günde kayıkla Beşiktaş’a geçmek ister. Sahilden bir kayığa biner. Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister. Fakat Hafız Osman, yanına para almayı unuttuğunu fark eder. Tabii artık çok geçtir…
Utana sıkıla Kayıkçıya: “Efendi, yanımda param yok, ben sana bir ‘vav’ yazayım; bunu sahaflara götür, karşılığını alırsın.” der. Kayıkçı, yüzünü ekşitip söylenerek, istemeye istemye yazıyı alır. Bir sonraki gün soluğu bedestende alır. Bakar ki yazılar, levhalar iyi fiyatlara alınıp satılıyor; cebindeki yazıyı çıkarır ve satıcıya götürür. Satıcı yazıyı alır almaz, ‘Hafız Osman Vav’ı’ diyerek açık artırmaya başlar. Sonunda çok iyi bir fiyata satar. Kayıkçı, 5 kuruşluk kayak ücreti yerine tamı tamına 1 altını  kazanmıştır.
Gel gelelim, gene bir gün Hafız Osman karşıya geçmek istediğinde yine aynı kayıkçıyla karşılaşır. Yol bitmek üzereyken ücretler toplanır. Hafız Osman da parayı kayıkçıya uzatır. Kayıkçı, “Efendi, para istemez; sen bir ‘vav’ yaz yeter.” der. Hafız Osman, tebessüm ederek cevap verir kayıkçıya: “Efendi, o ‘vav’ her zaman yazılmaz. Sen dua et de başka bir gün daha para kesemi  evde unutayım…

2 yorum:

  1. Generally I do not learn post on blogs,
    but I wish to say that this write-up very compelled
    me to take a look at and do so! Your writing style has been amazed
    me. Thanks, quite great post.

    Also visit my web blog; jalousie

    YanıtlaSil
  2. thanks for the comment. surely will visit your blog.

    regards,

    gurbuz a.

    YanıtlaSil