Yönetim dersleri : Öğrenilmiş çaresizlik...


Köpek Balığı Deneyi:
Araştırmacılar bir köpekbalığını oda büyüklüğündeki bir cam bölmeye koymuşlar. Cam bölmenin diğer tarafında da küçük balıklar var. Köpekbalığı ne tarafa gitse cam bölmeye çarpmış. Ne kadar uğraştıysa da diğer taraftaki balıklara ulaşamamış. Köpekbalığı 21. günden sonra cam bölmelere hiç çarpmamayı öğrenmiş. Bunun üzerine cam bölmeyi çıkarmışlar. Köpekbalığı ise oralı bile olmamış. Kendisinin sadece o bölme alanına kadar yüzebileceğini sanıyormuş. Artık diğer balıkları yiyemeyeceğini anlamış ve balıklara dokunamamış. Çünkü köpekbalığı çaresizliği öğrenmiş.







Zıplayan pireler:
Öğrenilmiş çaresizlikle ilgili psikologların yaptığı diğer bir deney ise pire deneyidir. Pirenin ne kadar zıpladığını ölçerler ve 50 cm zıpladığını görürler. Pireyi yüksekliği 30 cm olan cam kavanoza koyarlar. Kavanozun ağzını kapatırlar. Kavanozun altından ısıtırlar. Pire ısındıkça zıplar ve zıpladıkça kapağa çarpar. Bir süre sonra pire kapağa çarpmamak için 29 cm sıçrar ve düşer. Ama kapağa çarpmaz. Pire bunu alışkanlık hâline getirdikten sonra kavanozun kapağını açarlar. Pire hâlâ 29 cm sıçrıyordur. Hâlbuki eskiden 50 cm sıçramıştır ve halen istese bunu yapabilir durumdadır. Pire bu deneyle 29 cm’den fazla sıçrayamayacağını öğrenmiştir.




Filler:
Filler daha yavruyken, kalın bir zincirle bacağından bir direğe bağlanır. Önceleri hayvan kaçmaya çalışır ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabilir ne de direği yerinden oynatabilir. Fil yavrusu ayağında zincirle büyür ve kaçamayacağını kabullenir. Özgürlük kavramını yitirir. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülür ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanır. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalır. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanır. Fil büyüyünce ipten kurtarılır. Ama artık o alanın dışına çıkamayacağı ona öğretilmiştir.


Sonuç:
Olumsuz düşünen insanları duymayın...
Olumsuz düşünen insanlar olmayın... Yapabileceğinize inandığınız şeyleri yapmaktan vazgeçmeyin…
İnsanları yapabilecek şeyleri yapmaktan vazgeçirmeyin…
Olumsuz çevre şartlarını düşünerek yapabileceklerinizi yapmaktan kaçınmayın. Neticede başarıya ulaşacaksınız.

Sınırı kim belirlemiş, kuralı kim koymuş, bu kural sorgulanabilir mi, bu kuralın arkasında hangi güç var, bu güçle baş edilemez mi, bu kurallar ve sınırlar değiştirilemez mi?

Bunlar sorulabilecek sorular. ancak statüko ister ki, hükmettikleri varlıklar bu sorgulama bilincini kaybetsinler...

Hayvanlarda bu sorgulama bilinci yoktur, statüko ister ki, insan da bu bilinci kaybederek, bir anlamda hayvani bir bilinçsizlik noktasına gelsin.

İnsanlar, genelde içinde bulundukları durumu sorgularlar ve daha iyiye doğru bir arayış içine girerler. En azından insanların bir kısmı bunu yapar. Bunu yapan insanlar, statükonun değişmezliğine ikna edilenler tarafından başlangıçta yadırganabilir, hatta suçlanabilir.

Ama, insanlığın sıçramaları da, bu statükoyu sorgulayanların öncülüğüyle, bazen ağır bedel ödemeleriyle gerçekleşir.

Reel-politik denen şey burada devreye girebilir. Yani, mevcut durumu değiştirmek için bir güç değerlendirmesi yaparsınız, bunun için kendi gücünüzü, statükonun gücünü, imkân ve imkânsızlıkları değerlendirirsiniz. Yaratan, insana böyle bir muhasebe gücü vermiştir, ama tüm bunları yapabilmek için statükoya boyun eğmemek gibi bir öz bilincin bulunması gerekir. Öğrenilmiş çaresizlik, o öz bilincin dumura uğratılmış olmasıdır. Bazen reel-politik kaygıları, öğrenilmiş çaresizliği perdeleyen bir alt bilinç yansıması da olabilir. Bu bir projedir. İnsanlara ve ülkelere karşı, yerel ya da küresel statüko belirleyiciler tarafından uygulanır.

Günümüz de bireyler gibi Türkiye de küresel boyutta öğretilmiş çaresizliği aşmaya uğraşıyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder